Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

20 Ağustos 2009 Perşembe

Dove




Voice and lyric hurts me. Words, feelings.. are hurting me.
I’ve plans. No one is including in them. It’s the first time that I have plans for the future. I think I am good at that.
We were young.
We were loved.
But it’s over.
Game over.
I’m done.

15 Ağustos 2009 Cumartesi

nequequam vacuum.

Salt değiştikleri,adlarını gizledikleri, gerçek yaşlarını söylemedikleri, kimseden izin almadan,kendilerini tanıtmaksızın dolaştıkları için , onların gerçekten var olmalarını gerektiğini hiçbir mantık yadsıyamaz.

Heinrich Neuhaus

8 Ağustos 2009 Cumartesi

Çatı katı ve kırmızı gitar

Çatı katı.Camdan aşağıya bakınca insanları görmek bile imkansız.Boydan boya cam. Çerçevelerde duvarlar gibi beyaz. Kocaman bir salon. Yerler koyu parke. Beyaz saten çarşaflı battal boy yatak, 3 kocaman amfi ve bir kırmızı gitardan başka bir şey yok.Şarapta beyaz. Bir de güzel bir kadın. Bir yudum alıyor beyaz şarabından. Banyodan yeni çıktığı için üzerinde beyaz bir bornoz var. Kadın rahat, kadın huzurlu. Saçları ıslak, zayıf. Yapmak istediği tek şey gitar çalmak. Gitara yöneliyor, tek onu seviyor orada. Tek onu. Hiç arkadaşı yok. 2 aydır orada. Dışarı çıkmaya ihtiyacı yok, başka birşeye ihtiyacı olmadığı gibi.
Dokunuyor kırmızı gitarın tellerine. Alıyor ellerine.. Son ses…
Ondan mutlusu yok. Olamaz da.

Bliss

Deniz ve tuz kokusu. Buram buram… Esen hafif rüzgarla daha da hızlı ulaşıyor burunlarına. Akşamüstü, güneş batmaya yakın. Hani daha çok parlar ve huzur verir ya. İşte tam o zaman. Deniz masmavi, dalga sesleri var sadece. Etrafta ikisinden başka kimse yok. Birkaç ağaç o kadar.Kız arabanın ön sağ koltuğunda bacaklarını camdan uzatmış, uzaklara bakıyor. Denizle gökyüzünün birleştiği yere. Mavi saçlarına güneş vurunca daha da parlak görünüyor..Üzerinde beyaz bir elbise var, ketenden. Sade.. Sandaletlerini çıkarmış. Mavi ojeli ayak parmaklarını camdan dışarı sarkıtıyor. Oğlan , ara ara kıza bakıyor. O da denize dalıyor. Mutlular. Bir şarkı açıyor. Dingin bir şarkı. İkisininde bildiği ve sevdiği. Mutlular. Çok düşünce yok. Çok çağrışım yok. Büyük bir boşluk. Geçicide olsa mutlular. Önemli olan bu. Karşıda küçük bir ada var. Ağustos böceklerinin sesi başlıyor. Müziğin sesini daha çok açıyor kız. Seviyor o şarkıyı. Doğru yer, doğru zaman, doğru insan diyor içinden. Konuşmuyorlar. İhtiyaçları yok. Birbirlerini anlıyorlar. Birbirlerine dokunmaları gerekmiyor. Bakmaları daha anlamlı. Kız anlamı oğlanda buluyor, oğlanda kızda. Hafif bir esinti yosun kokusunu getiriyor onlara. Denizi ve yalnız olmayı hep sevmişti ikiside.
Umut var. Ölüm yok. Sadece huzur var.

2 Ağustos 2009 Pazar

nefret ediyorsan, ağlama.

Bir kılıçla pembe bir balon patlatmak ister miydin? Peki ya benim kafa mı K1'nın son roundunda ki gibi yumruklara boğmak ve burun kemiklerimi binlerce parçaya ayırmak? 68 model Mustang bir araba ile üzerimden geçip gitmek? Yoksa benim içimi hava ile şişirip patlatmak mı? O kadar korkaksın ki, ben kendime bir silah doğrulttuğumda onu bile elimden alıp, kaçarsın. Kelimeler yok sende. Cümle hiç kuramıyorsun. İfaden donuk. Yumuşak bir gülümseme ile daha ne kadar zaman harcayacaksın? Evet, kananlar olduğunu bende biliyorum ama peki ya yaşlanınca…
Çürüyeceksin. Pek zeki olduğunuda zannetmiyorum hani. Sen Amerika bayrakları ile koşarken Küba ağlıyordu. Sen varolmamışken Mussolininin cesedi sokaklarda sürünüyordu? Bunu hesaba kattın mı hiç? Teketek maçlarda kazanamazsın ki takım ruhu olmak nedir biliyor musun acaba? Her pas sana. Ben tek siz hepiniz diye bir şey yok burada.Canın acıyor.Asla bir savaşçı olamazsın. Bu boktan dünyada ki en kötü iki sıfata sahipsin sen. Yalancı ve korkak. Birşeyi sevemezsin bile. Bilmiyorsun.. Sen uyurken tavana bakıyordum ben. Sen bana bakarken de karşıda duran dolap kapağına. Birşeyden nefret ediyorsan, yapmazsın. Daha ileri git. Haydi. Göreyim seni.Sen Kudüs'sün, aynı anda herşey ve hiçbirşeysin.

1 Ağustos 2009 Cumartesi

Agaze to Eternity

Bende ki bu kişilik değişikliğini frontal lobumu birinin yemiş olması olasılığına bağlıyorum lakin böyle bir değişim, hemde bu kadar kısa bir zaman içerisinde, görülmemiştir, görülmeyecektir. Deniz istiyorum.Ayaklarımı kuma filan batırmak. Güneşi hiç sevmedim. Daha çok ay banyosunu tercih edenlerdenim. Köpek insanıyım. Ama bronzlaşmak istememin sebebi nedir peki? Yalancıları da hiç sevmem. Ama bazen yalan söylerim. Hiçbir takıntım yoktu, artık var. Tekrar beyin fonksiyonlarıma geri dönüş yapmak istiyorum.

“bu bölgeye özellikle gelişme döneminde / çocukluk döneminde darbe alan kişilerde ileriki yıllarda doğru / yanlış kavramlarında çelişmeler görüldüğü gözlenmiştir.”
“Frontal lobdaki kolinerjik işlevin yeni yaşantılarla eski anıların birleştirilerek bir bütün oluşturmasında önemli olduğu bilinmektedir. “
“Frontal lob patolojilerinde sanrı ve varsanılar, sosyal geri çekilme, davranışlar üzerinde denetim kaybı gibi psikotik belirtiler olabilmektedir. Frontal lob işlev bozukluğu şizofreni ve depresyonda da rol oynayabilir. Frontal lökotomi ile şizofrenide bu tür belirtiler azalmaktadır.”
“Sağ Frontal lob lezyonlarında konuşmanın normal ritmi de bozulur. Aprosodi izlenir. “
”bugünkü insan beyninin evrimsel olarak en önemli bölümüdür..mantıksal düşünce, değer yargıları, sorumluluk, suçluluk duygusu gibi insanı hayvandan ayıran özelliklerden sorumludur..en eski ve ilkel dürtülerimizi frenleyen ve kızgınlık anlarında mantıklı düşünmemizi sağlayan bölümdür..frontal lob insanın öldürmemesi üzerine evrilmiştir”
“Bu tablo uyumsuz davranışlar, sosyal davranışlarda bozulma, görgüsüzlük, hiperaktivite, düstüsellik, polifaji, antisosyal davranışlar ve kabalık gibi belirtilerle belirlidir. Frontal lob hasarı bazı ilkel refleksleri ortaya çıkarabilir.”

Asla Phineas Gage gibi olmayacağıma söz veriyorum. Daha o kadar kabalaşmadım. Şimdi “spit it out” phase’indeyim. Pseudo kahkahalar filan.
Ama merak etmeyin kimseyi öldüremem ben. Kendimi bile. Kafamın 20 cm ilerisinde dönegelen vantilatöre saçım değecek diye yüreğim bir garip oluyor. Ama yaraları severim. Daha öncede dediğim gibi. Burun kanaması, omuzda bir morluk. Has insan şiddeti. O kadar. Öteye gitmeye cesaretim yok. Sadece İçimdeki öfkeyi birilerini döverek yahut kendimi dövdürerek atabileceğine inanan küçük bir organizmayım bu büyük evrende.